Havaalanında bir Boeing uçağı gördüğünüzde numaralarının genellikle 7 ile başlayıp 7 ile bittiğini fark etmişsinizdir. Bu, şirketin model isimlendirmesinde kullanılan bir standarttır ancak bu numaralandırmanın arkasında yatan sebep ve tarihçesi çoğu insan için bir merak konusudur. Boeing’in bu numaralandırma sistemini benimsemesinin ardında yatan bazı teoriler ve gerçekler bulunmaktadır.
707 Modeli ve İlgili Teoriler
Öncelikle 707 modeline dair ilginç bir teori var. Houston Üniversitesi’nden bazı bilim insanlarına göre ‘707’ rakamları matematiğin 45 derecenin sinüs ve kosinüs değerlerinin ilk üç rakamını temsil ediyor olabilir. Ancak 707 modelinin kanat açısının 35 derece olması bu teoriyi zayıflatıyor. Ayrıca 707’nin yolcu kapasitesi ile ilgili yanlış bir kanı da var; bu modelin maksimum yolcu kapasitesi 219 kişi olup, 707 rakamıyla doğrudan bir ilgisi yoktur.
Boeing’in Pratik Numaralandırma Yaklaşımı
Boeing’in numaralandırma sistemi aslında oldukça pratik bir yaklaşımdan kaynaklanmıştır. Şirket, 700 serisini başlattığında bu sayısal adlandırma mühendislerin ve pazarlamacıların şirket portföyündeki farklı modeller arasında kolayca ayrım yapabilmesine olanak tanımıştır. 100’den 900 serisine kadar olan sayılar çeşitli uçak tiplerini temsil ederken, 700 serisi özellikle jet motorlu ticari uçaklar için ayrılmıştır.
Pazarlama ve Marka Bilinirliği Açısından Boeing’in Stratejisi
Boeing, 707 modeliyle elde ettiği büyük başarının ardından bu numaralandırma formatını devam ettirme kararı almıştır. 7×7 formatı pazarlama açısından oldukça akılda kalıcı ve cazip bulunmuştur. Uçak isimlendirmelerinde bu tutarlılık markanın tanınırlığını ve hatırlanabilirliğini artırmada önemli bir rol oynamıştır.
Sonuç olarak Boeing’in 7×7 numaralandırma sistemi hem pratik hem de pazarlama stratejileri açısından şirkete büyük faydalar sağlamıştır. Bu sayı dizilimi şirketin tarihinde ve havacılık endüstrisinde ikonik bir hale gelmiştir. Sizce de Boeing bu numaralandırmayla haksız sayılmaz değil mi?
Kaynak: Flight Radar24